Home:  Türkçe" deutsch english

Turkuvaz Kanatlılar

443 sayfa, Paperback, Türkçe

Yayın tarihi 1999

kapak resmi
Bu kitabı yazarı kendisinden email yoluyla ısmarlayabilirsiniz.
eMail-adres eMail: suzan.e.kaube@web.de örnek sayfalar basin ne dedi? Bu kitabin Almanca baskısına

"Turkuvaz kanatlılar" 'dan bir parca

(Bölüm 2, S. 16-18)
Bu konak ve bahçesi bir alemdi. İçinde balta girmemiş ormanlar almış yürütmüştü. Öyle gelişi güzel giremezdik, bu ormanın içine. Burada yaşıyan binbir çeşit sürüngenler, kuşlar ve böcekler yuva yapmışlardı. Gerçi merak ediyorduk ama, yılanlardan da çok korkuyorduk. Nedense ençok yılanlardan korkuyorduk. Bu bizde çok kötü bir kelime idi. Birisi birisine kızarsa, "Yılan gibi!" veya "Zehirli dili, yılan gibi sokuyordu!" "Yılan gibi sinsi!" gibi sözlerle, bize yılanın kötü olduğu, oldukça derin aşılanmıştı. Şimdi ise, biz bu ormana giremiyorduk yılan korkusundan. Akrep bile okadar kötü değildi, yılan kadar, ille de yılan!..
Bazen, gece annemle sinemadan dönerken veya terasta otururken, gece oniki sıralarında otaraftan bir kuş sesi geliyordu. Buna annem "Bülbül!" diyordu. Ben yalnız ve yalnız orada ve bu gecelerde dinlemiştim bu bülbül sesini ve bir daha da nereye gittiysem, ayni sesi duyamadım. Ne Amerika'da, ne Avrupa'da, ne de Asya'nın gördüğüm kısımlarında. Birtek burada bizim komşunun arazisinde; gece on iki sıralarında...
Bir yanık kuş sesiydi bu, anlatılması çok güç bir tılsımı ifade ediyordu. Ben bütün saflığımla büyülenmiş gibi oluyordum, bu sesi duyunca. Ayrıca yüreğimde tatlı, acı bir burukluğu hissediyor, yürürken adımlarım birbirine takılıyor, otururken ise, rüya alemlerimde, kanatlanıp bilinmiyen yerlere uçuyordum, bu sesi dinlerken. Bu öyle bir sesti ki, acıyı, aşkı, hasreti, bir araya getirip, yavaş yavaş bir bardağa doldurur gibi dolduruyordu, onu kalbimize. Bir büyü vardı sanki bu seste ve duyduğum bütün şarkılardan ve seslerden, daha insana işliyen bir kimliğe sahipti bu ses, dediğim gibi: Acı, tatlı ve buruk!..
İmkan yok bunu tasvir edebilmeme; ne dersem, nasıl izah edersem edeyim, bir şeyler hep eksik kalacaktı. Ben yine de, bu üç, belli başlı hisleri, terane eden bu güzelliği anlatabilecek, ne kuvvete sahiptim, ne de gerekli kelimeler mevcuttu, bunu ifade edebilecek. Bu da bir büyünün anlatılamıyacak yanı olmalı...
Ne çok isterdim şimdiki gecelerimde de, ayni sesi duymak ve hissetmek. Şimdi de güzel bir yeşilin ortasındayım. Şimdi de büyük bir bahçenin, konak gibi bir evinde oturuyorum. Ama o kaybettiğim atmosfer, beni bir daha hiç bir zaman besliyemiyecek ve beni bu güzelliklerden yoksun bırakacak belli ki. Zira her taraftan kuşatılmış, yollarla donatılmış bir çevrede, Bülbüllerin olmıyacağı malum. Kısacası herşey var, bir şey yok. O da hakiki doğa, ve gece onikide öten Bülbüller. Ençok beni üzen şey ise, çocuklarımın bundan mahrum kalmış olmaları.
Bu, yüceliklere merdiven dayıyan, şiirlere zemin hazırlıyan, müziğe kucaklar açan, aşka çağrılar yapan, o el değmemiş doğa ve onun yavruları... Bizden kaçarcasına sinmiş, bir yerlere veya bizim ulaşamıyacağımız yerlerde bulmuşlar huzurlarını, anlaşılan... Ne yazık ki!...
nach oben / yukarıya

"TÜRKIYE" gazetesinden, 24.Mart 2000 (kısaltılmış

'Turkuaz Kanatlılar' piyasada

Suzan Emine Kaube isimli bayan romancımız daha önce yayınladığı iki şiir ve bir roman kitabından sonra farklı kültürleri karşılaştırdğı ve Almanca olarak hazırladığı Turkuaz Kanatlılar isimli yeni romanını piyasaya sundu

Mehmet Adil Cukaz, Osman Saka

Frankfurt/Rillenberg. Avrupa Türkleri çalışma, ticaret, resim-müzik hayatı derken şimdi Avrupa edebiatı kulvarında da kendisine göstermeye başladı. 1942 İstanbul doğumlu Suzan Emine Kaube isimli bayan romancımız, daha önce yayınladığı iki şiir bir romanından sonra şimdi de ikinci romanını okuyucularına sundu. Almanca olarak hazırladığı 'Turkuaz Kanatlılar' ("Auf türkisgrünen Flügeln") kitabında kültürleri karşılaştıran Kaube , oldukça iddialı olduğunu belirtti.
İstanbul ve Hamburg üniversitelerinde Pedagoji, Sosyoloji ve Politika alanlarında yüksek tahsilini tamamlayan Kaube , birikimini ve Türkiye ile Almanya'da geçirdiği günlerin arasındaki farklılıklarla benzerlikleri kaleme almış, iki kültür arasındaki geçişkenliği okuyucunun önüne sermeye çalışıyor.
Yazarın kendi ifadesine göre; romanın yüzde 70'i Suzan Emine 'nin hayatını yansıtıyor. Üç nesilde yaşanan üç ayrı göçün istikameti, nedeni ve getirdiklerinin okuyucuya aktarıldığı romanda okuyucu ile kurulan yakın dostluk köprüsü romana sonuna kadar okunmasını sağlayan bir çekicilik kazandırıyor.
Türkiye'de üniversite sıralarında tanıştığı bir Alman mühendisinin peşinden Almanya'ya gelen ve birkaç yıl sonra evlenen Suzan Emine 'nin hayatının bir kısmını bulacağınız roman, Almanlarla herhangı bir şekilde yakınlık kurmuş bulunanların kendisinden kesitler bulacağı güzel anekdotlar yer alıyor.
Leipzig Kitap Fuarı'nda tanıtımı yapılan kitabın yayınlayıcısı FOUQUÉ-Literaturverlag Yayınevi, Türk kökenli bir romancının kaleme aldığı ve kendi hayatını anlatan romanın gerek Alman gerekse Türk kitapseverler tarafından merakla okunacağına inanıyor.
Romanın ABD'de de yayınlanması için Amerikan yayıncılarının harekete geçtiğini açıklyan Suzan Emine Kaube , ABD'de yaşayan Türklerin de yakın bir gelecekte kitabını İngilizce olarak okuma imkanına kavuşacaklarını söyledi.
nach oben / yukarıya